7 Ocak 2008 Pazartesi

Sana Nida'yı Anlatabilirim



Ben asla tesadüflere inanmam..Bir kaç yıl önce rahatça çıkabilirdi dudaklarımdan bu cümle.Ama artık çok geç. Ben tesadüflere fazlasıyla inanıyorum. Hatta ve hatta hayatımının bir tesadüfler zinciri, anlarımın da bu zincirin birer halkası olduğuna inanıyorum,uzun bir zamandır. Onu ilk tanıdığım günü pek hatırlamıyorum,ama çok sonraları her daim burnumda tüten bir dost olma sebeplerini çok iyi biliyorum. Biz onla bambaşka topraklarda,bambaşka bir güneşe bakan,başka ayçiçekleriymişiz. Zamanla bir fabrikada karşılaştık..Diğer paketlenen çekirdekler gibi teslim olmadık kimseye, vermedik tanelerimizi. Bir bütün olarak kalmayı seçtik. Çünkü diyebiliyorduk ki biz bedenimzile buyuz, ruhumuzla da. Bu savaştan kaçar kaçmaz aynı kasabada aldık soluğu. İkimzide oldukça yorgunduk ve birbirmize anlatacak çok şeyimiz vardı. "Dinler misin beni?"
Birbirimizi çok dinledik,çok konuştuk..Anlatacak çok şey, bir o kadar da çene vardı ikimizde de. Paylaşımdan daha çok sahiplendik belki. İşte tam da bu yüzden diyebiliyoruz ki,kendi kalemizi çevrelediğimiz günlerde içeri sızan ışığı birlikte paylaştık. Artık başka topraklarda,bambaşka güneşlerle beslenmiyorduk. Bir olmayı seçtik. Yalnız mıydık? Hayır. Kurduğumuz bu dünyanın etrafında başka insanlar da vardı. Onlarla kurduğumuz başka dünyalar. Ama bizim kalemiz başka,ışığımız birdi. O yüzden kalabalığı seçmedik,ufak bir kuytu, iki fincan kahve yetti bize.
Nida tanıdığım en büyük kadınlardan biri. O beni ne kadar güçlü görürse de ben kendimi, onun büyüklüğü önünde aciz hissetmekten sıyrılamadım. Çoğu kez o da farkında değildi, olmadı yapabileceklerine.. İsterse kaleyi güneşe taşıyabileceğine..Dönem dönem farketmedi mi? Tabii ki farketti. İçinde büyüttüğü denizin, rüzgarla savrulmasını tüm damarlarında hissetti. Ama canını sıkanlar oldu, acıtanlar. Bir türlü içinde çıkıp etrafa selam vermesini engelleyenler oldu. Zaman oldu, mekan oldu, insan oldu. Vazgeçti mi? Hayır..Vazgeçtik mi? Hayır.. O beni ne kadar güçlü görse de, her an yitip gidecek umutlarımı onun sırtına yükledim. Kimseye anlatamadığımı ona anlattım anlattım ki, yeri gelsin cesaret versin. Bir güç yüzüğüdür kendisi, parmağınıza uyuyorsa...Tanrı sizinledir. Bana uydu, Tanrı benimleydi. Çocukluğunu anlatır, bir çoğunuzun hayal edemiyeceği bir çocukluktur. Dört duvar arasında kaderini çizdiği çocukluğunu. Anlatmakla kalmaz,yazar,çizer gerekirse..anlamıyorsan çıkıp oynar. Kafana kafana vurur..Anlatıncaya kadar, sen anlayıncaya kadar.
Bu kocaman küçük kadın ne zaman, nerde olduğuma aldırmadan ensemde gezindi. Kulağımı çekti, dizlerine yatırıp popoma vurdu. Ben de onun. Çünkü benim ona, onun bana ihtiyacı vardı. Bunu hep bildik. Ama hiç pes etmedik.
Eğer bir yolunuz varsa ve karanlıksa bu yol,taşlar,mayınlar,tuzaklar varsa mutlaka yanınızda bir yol arkadaşınız olmalı. Bunu bana öğreten kadını sana anlatabilirim, belki inanmazsın ama o da sana seni anlatır.

Hiç yorum yok: