25 Kasım 2008 Salı

sıkıntıdan sürdüğüm turuncu ojelerimi silerken umarsızca kurmuştum bu cümleleri.

üç sınavım var önümdeki iki gün içinde. yarın da erteleyemeyeceğim iki önemli görüşmem var. bu da demek oluyor ki, aslında ben pazartesinden oturup adam akıllı ders çalışmalıydım. ama ben salı gününü çarşamba gününe bağlayan bu gecede hala daha "çalışmak" adına hiçbir çabaya girişmemiş, aylak aylak vakit geçiriyorum. en azından kitap okusam ya da yararlı bir şeyler yazsam dert değil. sahiden vakit öldürüyorum.

yarınki röportaja ve görüşmeye aldırmadan ya sabahlayacak ya da en fazla 2 saat uyuyacağım. zaten yüzümde çıkması muhtemel sivilcelere de aldırmadan delicesine ıvırzıvır tükettim. kıçım da büyüyecek. yarına gözlerim de şiş olacak sanırım. hem yarın bunca önemli görüşmenin yanında potansiyel sevgili kişisiyle de buluşabilirim. sahiden potansiyel mi acaba? değil galiba ya. ben çok şıpsevdi olduğumu sanırken insanları acımasızca eliyorum aslında. yarın da ip bu kadar kopma noktasına gelmişken, bir karaköy-kadıköy vapur seferinde eleyebilirim onu. zaten muhtemelen de kuruntu yapıyorum. potansiyel falan değil. tekliğime ve özgürlüğüme bu kadar tutkunken bu sevgili merakı da güzel çelişki. saçmalıklardan bildiriyorum: saçmalıyorum! (burda kendime; "anlamazdın anlamazdın, kadere de inanmazdın..." demek istiyorum. diyorum. saçmalamışken hakkını vermek gerek.)

nostaljilerden tanju okanlara ve ajda pekkanlara dalıp kafein alayım. ruhuma huzur zerk olurken, kendime çaktırmadan "ileti tasarımında haber" kitabı ile ders çalışayım. yarına işe yarar birisi olarak başlayayım.

adam olmak lazım bol bol.

24 Kasım 2008 Pazartesi

"az ama öz" deyip özümden kopuşum, yazı yazıyorum sanıp bilimum saçmalayışım.

oysa ben blogu, yazmaktan ne kadar vazgeçtiğimi anlatmak üzere açmıştım. kendi blogumdan önce neon'un blogunu açmak sağlıklı bir fikir değil, hala kabullenemedim. mutlaka ki kıskanıp bir şeyler yazmaya başlıyorum ya da sataşacak bir şey bulup bulaşıyorum. bu akşam her ikisini de yapıyorum işte.

yazıdan bu kadar uzaklaşıp iyiden iyiye kendime dönmüşken aslında ne kadar objektif şeyler yazmaya başladığımı fark ettim. az ama öz oluyorlar artık sanırım. bu konuda biraz da kendileriyle tanışabilme şerefine nail olmadığım diğer bloglardan arkadaşların yorumlarıyla gaz aldım galiba. onlara buradan, "beni sizler yarattınız" gibi klişe bir yalan söylemek istiyorum: "beni sizler yarattınız!". şakası bir yana tüm yorumlar için teşekkür ederim arkadaşlar.

el yazısından da klavye yazısından da bugüne kadar olduğumdan daha çok kopuğum. işim yazıya bakmaya başlayınca bu sefer kaçan ve kovalayan karakterlerin oyuncuları değişti sanırım. içimden gelmedikçe yazmıyorum. içimden de gelmiyor sıkça. teknolojiden de giderek uzaklaştığımı fark ediyorum ve üzülsem mi sevinsem mi bilemiyorum. sonrasında bir de bakıyorum ki, hep özlediğim şeyleri sevmişim. o yüzden seviniyorum. bu teknolojiyi hayatımın merkezinden çıkartıp; kendimi, kendi hayatımın merkezine koyduğum anlamına geliyor. ve yine bu, teknolojiyle az ama öz görüşmeler yapmamı sağlıyor.

demişken, hala hukuk derslerine girmiyorum. ama artık kütüphaneye gidip kitap da okumuyorum. amerikan filmlerinde izlediğimiz yalnızlığını çalışarak öldüren medya hatunlarından oldum sanırım. elimde kamera haldır huldur dolaşıyorum. hatta 1 saatlik uykuyla 9 saat çekim bile yapabiliyorum. spiderman'le karşılaşmam olasıdır. superman de olabilir.
... aslında batman'in de arabası güzel.

bir şeyleri yoluna koyarken bir şeyleri yolundan çıkartıyorum. ama yine büyüdüğümü hissediyorum. sevdiğim insanları daha çok seviyorum. olmak istediğim yerleri daha net görüyorum. kendimi seviyorum ve varlığımdan mutluluk duyuyorum. kendime artık "aferin" diyorum. neon'a da "aferin" diyorum.

bu yazı aslında çok melankolik duruyo ya? değil işte. ben çapsızım, ondan böyle oluyo. aslında çok keyifli bi yazı lan bu?

bilmem kimlere ithaf.

1. ben de tamam demem. peki derim. ama bunu "dünyayı kurtaran gadının gızı"ymışım gibi de anlatmam. ne gerek var?

2. ben öksürdüğümde insanlar öksürdüğümü anlarlar ve bazen "helal" derler. hapşurduğumda çok hayvani sesler çıkartırım. zaman zaman hapşururken kafamı duvara, masaya vs... çarptığım da acı bir gerçektir.

3. donsuz dolaşmak adetim değildir. üşürsem atletimsi bi şeyler de giyerim. zaten giymeyince babaannem kızar. atlet giyenlerle de bir husumetim yoktur. isterlerse içlik dahi giyebilirler.

4. hayatımda hiç kemer takmamıştım. bu yaz çok zayıflayınca insanların popo çatalımı seyretmelerinden hoşnut kalmayacağımı düşünüp duruma el koydum. yalnızca kısa t-shirtler giydiğimde kemer taktım. yalan değil, çok da alışamadım.

5. kiviye, kızarmış tavuğa, meyveli pastaya ve kokoreçe bayılırım. ciğere bayılmam ama yerim.

6. hiç bi ilaca alerjim yoktur. aspirini de sırf keyfimden çiğneyerek öğütürüm. antidepresan hiç kullanmadım, ona alerjim var mı bilemem. düzenli olarak balık yağı hapı içerim. henüz yüzgeçlerim çıkmadığına göre sanırım ona da alerjim yok.

7. bir gazetecilik öğrencisi olarak düzenli olarak gazete okumam. sadece mizah dergisinde belli bi istikrar sağlarım. abdi ipekçi'ye saygı duyarım.

8. karnım açsa her türlü yemek yerim. ağzımın yerini bulabildiğim müddetçe sorun yok demektir. uyku için belli kriterlerim yoktur ama zifiri karanlıkta pek rahat uyuyamam.

9. sahne sanatlarıyla uğraşan sayılı insan vardır hayatımda, birisini severim gerisi yalandır. ben sahne sanatlarıyla uğraşırım, kendime de hayranımdır.

10. bir ev özenle toplanmışsa orası zaten anneannemin arkadaşının evidir, orda işim olmaz. düzensizlikte huzur bulamam. normal kriterlerde bir düzen içersinde bulunmak rahatlatıcıdır şahsım adına.

11. telefonumu sıklıkla duyarım.

12. ortalama iki haftada bi bıyıklarımı alırım.

13. çok sevdiğim arkadaşlarımı birbirleriyle tanıştırmam. birbirleri hakkında her şeyi bilirler ama asla karşılaştırmam. kıskanırım.

14. çok düz mantık uyku alışkanlıklarım vardır: uykum varsa ve canım istiyorsa uyurum.

15. ilk karşılaştığım biri bana 'canım' derse onu çok fena terslerim. 'canı'nı çıkartırım.

16. kahvaltı yaparım.

17. bilmediğim şeyi yemem. farklı lezzetlere açık olabilirim ama bildiğim yemekler üzerindeki farklı kombinasyonlara sıcak bakarım en fazla. bilmediğim mekana gidebilirim. güvenmediğim mekana gitmem.

18. Çok sevdiğim yazar, oyuncu, şarkıcı hakkında herşeyi bilirim. Okuduğu okullardan sevdiği filmlere kadar. Acaip bir ajana dönüşebilirim. Merak ettiğim insanın hakkında herşeyi bilirim. Bilmeliyim de. mesela en uzun ilişkimi yaşadığım adamın t.c. kimlik numarası 2 ile başlar, 9 ile biter. 7'yle miydi yoksa lan?

19. isim hafızam çok hastalıklıdır. 12 yıl önceki sınıf arkadaşımın adını hatırlarım. görsem onu da hatırlarım. hatırladım da. ama o beni hatırlamadı, o da ayrı bi mevzuu.

20. aileme karşı özlem ve merak duygum aşırı gelişmiştir. annem aramazsa ben ararım "noluyoz?" derim. babamın telefonunda kontör varsa bilmeliyimdir, bilmezsem "noluyoz?" derim.

21. onun dışında birçok şeyi unutabilirim. kendi okul numaramı zor ezberlemişken 7 senelik dostumun ne ev numarasını ne cep numarısını ezbere bilirim.

22. evden acil çıkamam. çıkmam gerekiyorsa da mutlaka giyinik olurum ama. alakasız olabilir, önceki gün giydiğim şeyler olabilir ama mutlaka giyinmişimdir. okula hiç terlikle gitmedim. teneffüs arasında eve gelip ayakkabı değiştirmişliğim vardır ama.

edit, 23 veya daha ziyade "yazarın notu": çok hızlı arazi olabilme potansiyeline sahibimdir. bir gün yakın bir arkadaşım öldürülmüşse ve ben ortada yoksam, bilin ki siz bu okuduklarınıza inanamazken aslında sahiden katil benimdir ve çok acayip arazi oluyorumdur.

niyeyse...

hayatımda neon diye bi göt var, onun yüzünden en çok bunu yazmak istedim en önce.
neon herifi, ben de seni mimledim ayrıca.
lütfen bknz: http://www.gri-neon.blogspot.com/