21 Şubat 2012 Salı

Kış ve iki ihtimal. Tekine methiye.

Kış kime ne ifade ediyor bilmem. Kime ne getir, benim hiç haberim yok. Tek fark edebildiğim, benim için iki ihtimalden ibaret olduğu ve ikisinden birisinin mutlaka yaşandığıdır.

Ya depresyondur.
Geceler bitmez, gündüzlere hasret yaşanır. Markete süt almaya gittiğinde dahi küfürlerden ağzın dolar. 3'ten erken uyanılmaz, o malum hırka sırttan çıkarılmaz. Mutsuzluk göz altı torbalarında birikip göz pınarlarından taşar. Anlam aramaya gerek kalmaz, anlam aranmaz, anlamsız kalınır. İşe yaramaz hissedilir, ki mutlaka öyledir. Pilavlar tutmaz, kahvelere süt karışmaz. Olması muhtemel tek güzel şey bir avuç kardır, onda da adam olup dışarıda bir-iki kar topu yuvarlamazsın. Ders kaçırır, sınav kaçırır, dönem kaçırır, gün kaçırır, insan kaçırır... Uyumaktan, oturmaktan ve de özellikle söylenmekten kıçın kocaman olur. Mutsuzluk lokomotif kesilir ve peşinden sana dil çıkartarak etrafından dolanan binlerce absürd mutsuzluk vagonu sürükler. Sen dünyanın en gerizekalı depresifi olarak saçma sapan televizyon programları karşısında çürütürken ömrünün güzide vakitlerini, dışarıda hayat akar. İnsanlar koşar, uğraşır, sinirlenir, gülümser. Kışa lanet ederler belki de ama yaşamaktan taviz vermezler.

Ya da malumatfuruşluk, kalem, kağıt, kitap ve hatta gözlüktür kış.
Uzayan abajur ışıkları altında yazılmış notlar, mektuplar, karalanmış denemelerdir. Yazamazsın sandığın tezlere karaladığın ilk cümlenin sonunun gelmeyişidir. Yapılacak bir dünya işinin olması, yetişmeye çalışırken tutulduğun sırt ağrılarıdır. Cebindeki paranın azlığına, okunacaklar listenin kabarıklığına ve hatta bir an evvel nihayete ermesi gereken tezine inat gidip bir Barış Bıçakçı kitabı almak ve onu sabaha kadar bitirmeye and içmektir. Üşüsen de söylensen de bulduğun ilk sıcak kuytuda gülümseyebilmektir. Erkenden kararan havalara inat, günlerin uzayacağını sabırla bekleyebilmektir. Uykunun ensene bastırmaktan vazgeçmediği ağır tokmağını elinle itebilmek, uyandığın her geç sabahtan vicdan azabı duymaktansa "yarın daha az uyurum" diyebilmektir. Kar yağdığında kara dokunabilmek, dokunmayı istemektir. Pilavların tane tane olması kadar dibi tutmayan çorbalar, çiğ kalmamış soğanlardır. Depresyon canavarının yedirdiği tüm zararlı şeylerden arınmak istercesine bitki çaylarında, meyvelerde ve sebzelerde, saatleri belirlenmiş yemeklerde kaybolmaktır. İnadına gözüne sürme çekebilmek ve uykulu gözlere gülümsemektir. Günün aydınlığı dolarken mutfağa, demliğe koyduğun çay ve kahvaltı için kapıya dayanan sevgilinin biricik varlığıdır. Isıtmayacağını bildiğin güneşin altında, giremeyeceğini bildiğin denizin kıyısında, nemli kumlara bot izleri bırakmak ve birkaç güzel fotoğraf çekmektir. Belki de kıçının donmasına aldırmadan orada oturup ekşimsi bir şarap dipleyebilmek. Tüm boktanlıklara rağmen metin olmak mecburiyetidir kışın ikinci ihtimali.
Depresyona kafam girsin, sana bir şey olmasın ey güzide ruh halim!
Yaşlanıyorum. Başka çarem yok, bu böyle. Gittikçe kaybedecek vakitler azalıyor. Kışın bana getirdiği ihtimaller azalıyor. Şikayetçi olmak üzerime vazife değil. Kalemimin belini kırmaktan başka bir yükümlülüğüm yok bu aralar. Geceler, gündüzler birbirine karışmışsa nolmuş, dert mi?
Cemre düşmüş, ne ala. Kış bite dursun. Tekrar gelişleri tek ihtimalli olsun.