31 Ekim 2008 Cuma

birinci sınıf olmak. olmaya çabalamak. olamamak.

okuldayım. salak hukuk dersinden çıktım ve sanırım okulun en huzurlu mekanı olan kütüphaneye geldim. tıpkı filmlerdeki gibi lambalı ahşap masaları var. çok da ihtişamlı, yüksek tavanlı, büyük pencereli falan... haliyle çok sessiz. insanı tatlı tatlı okşayan minik tıkırtılar var yalnızca. kitap sayfalarının gürültüsü...

salak hukuk dersinden çıktım! sabahın köründe gelip kimseyi tanımadığım o koskoca anfiye oturmuşken hem de. çok kalabalıktı. öte yandan çok da yalnız insan vardı. ben de yalnızdım, içim sıkıldı. düşündükçe de darlanıyorum, onca alakasız insanla nasıl iletişim kuracağım ben? diye. hepimiz iletişim öğrencisiyken bu ne salak bir serzeniş oldu, değil mi?

adını sormadığım ve hatta merak da etmediğim birkaç kişiyle konuştum. sonra veda etmeden kalktım yanlarından. anlaşılıyor, benim canım insan istemiyor ama öte yandan da mecbur olduğum o yabancı kalabalıkta boğuluyorum.

saçma, en azından zaman zaman saçma, bir edebiyat dergisi okuyorum. okuduklarımın pek azını anlıyorum. okumam gereken onca önemli kitap varken ben yine zaman kaybetmeyi yeğliyorum. şimdi yine ona döneceğim. muhtemelen yine anlamadan, sırf dinleniyorum diye okuyacağım onu.

sevdiğim ve görmek istediğim arkadaşlarımı düşüneceğim. yanlarına gitmek isteyip gitmeyeceğim. param yok, çünkü ben yine ve hala öğrenciyim.

biraz daha okuduktan sonra yemekhaneye gideceğim. sevinç yetişemezse yalnız yiyeceğim yemeğimi. aç da sayılmam pek ama gitmezsem mezgitle salata gücenir sanki. sonra da kalkar o kasvetli ve kalabalık anfideki 'iletişim ve toplum' dersini dinlemeye giderim. iletişim kuramadan ve bir toplum niteliği yaratamadan salak salak dinlerim dersi o kör kalabalıkta. en sonunda sevdiğim ve görmek istediğim arkadaşlarımın yanına değil, evime giderim. ve hala o kadar korkmuş ve yalnız hissederim ki, 'rahme dönüş psikozu' ile bu gece de annemle uyurum filmi ertesi sabah başa sarmak üzere...

22 ekim 11.23