20 Nisan 2012 Cuma

Tekinsiz

Her şeyi toparlıyor, birçok şeyi iyileştiriyor olabiliriz. Sızıları hafifletiyor, yaraları yalıyor olabiliriz. İzleri gizleyemiyoruz. Vazgeçemiyoruz. Bazen seni çirkin gösterebilecek boyuttaki bir izi suratının ortasında gururla taşıyabilirsin. Hiç gocunmadan, çekinmeden, söylenmeden.
O kafaya geldik biz de sanırım. Olanları insanlara anlatırken, kapıldıkları şaşkınlık karşısında biz korkunç keyifli kahkahalar atabiliyoruz. Gülerken birbirimizin üzerine devrilip "iyiyiz, iyi" diyebiliyoruz. Peki böyle mi sürüyor? Gerçekten bu denli iyi olabilecek kadar geçti mi? Hayır. Geçse bu kadar sert atmayız kahkahaları. Bağırarak vermeyiz hayatta olduğumuz mesajını. Sakince, olduğumuz yerde yaşarız sadece.
Şimdi iyiyiz deyip, karşımıza çıktıkları yerlerden varlıklarını temizliyor, artıklarını ateşe atıyoruz. Belki de yırtıp paramparça ediyoruz. Sosyal medyadan uzak duruyoruz, haber almak, haber duymak istemiyoruz. Yıkılmayız biliyoruz ama "artık yeter" diyoruz. Merak etmemeyi öğrendik, alışkanlık haline getirmeye çalışıyoruz.
Yerli yersiz içimize çökmekte olan o buhranlar gideli çok oldu. Lakin arkalarında casuslar bırakmışlar, ummadığımız zamanlarda ummadığımız yerlerde yakalanabiliyoruz. Ofis köşesi, yatağın altı, bir bira bardağının dibi.
Anı temizliyoruz. Anıları yakıp yok ediyoruz. Kendimizi anlamsızlığın koynuna atıyor, "koy dötüne" diyoruz. Nereye gidiyoruz belli değil. İyiye mi, nereye... Hiç belli değil.

Hiç yorum yok: