Aynı can acısı, aynı gidiş. Gözyaşlarımdaki tat bile aynı. İçime oturan o kara bulut, buhran...
Terk edilip bir yağmurla sabaha uyanmak, yine bir başka tekrar. Uğursuz bir yılın eylemlerinden vazgeçmemesi. Uyumsuz bir ruhun eylemlerinden vazgeçmemesi. Akılsız bir başın asla akıllanmaması.
Canımı daha da acıtan, ama bir o kadar da hafifleten senin beni hayatından çıkarma şeklin. Birkaç fotoğraf silmek, listenden çıkartmak, artık bir ilişkiye sahip olmadığını ilan etmek. Ha bu arada zahmet edip bir de bana haber vermek, yine aynı mecralardan.
Bu gidişinin bile bir örneğini ben geçen 8 yıldan anımsıyorum. Aynı bu şekilde bir kez daha gitmiştin. Kim bilir benim bilmediğim kaç gidişin daha vardır senin böyle.
Nefret etmeyeceğim, çok yoruldum seni sevip sevip nefret etmekten. Ama muhtemelen sen nefret edeceksin. Ben bu sabah kendimce fişi çektim ya. Sana eşyalarını bırakıp "babaannemi haklı çıkarttın" deyip gittim ya. Sevmezsin sen beni artık. Yolda gördüğünde geçer gidersin. Ezberledim artık.
2 yıldır aldattığım yalnızlığıma dönüşüm elbette ki sancılı olacaktı. Şimdi ona naz yapma, beni kucaklamasını bekleme zamanı.
Çok unuttum ben yalnız kalmayı. Böylece ortada kaldım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder