14 Kasım 2011 Pazartesi

Herşey olur, herşey geçer, herşey büyür; hayat kalır.

Hevesler hep gidicidir. Pek sık konaklamazlar beyinde. Ama benim beynim, senelerdir çocuksu bir saflıkla aynı hevese ev sahipliği yapıyor. Muhtemelen Maslow haklı ki, ihtiyaçlar hiyerarşisine göre 'barınma ihtiyacı'nın bir sonucu benimkisi.
Kendime ait bir hayattan söz ediyorum. Göçebelikten ve aitsizlik duygusundan uzak. Sadece bana ait olan. Duvarlarını kendimin boyadığı, benim seçtiğim koltukların arz-ı endam ettiği, telefonuna sadece benim cevap verebileceğim bir ev. Belki bir de sevgilimin.
Neden şimdi depreşti bu? Yoruldum. Sığamadığım evlerde yaşamaya çalışmaktan çok yoruldum. Çok yoğun bir dönemdeyim. Üstelik pek de zor. Sevgili bekliyorum delicesine. Bunca sene beklediğim yetmezmişçesine. Ama şikayet etmiyorum. Çok darlandığım an o havaalanı sahnesini getiriyorum gözümün önüne, sakinleşiyorum biraz. Son 40 küsür dakikadayız, gelmesine 31 günün kalması için.
Kafayı yiyorum ben. Mezuniyet arifesinde tarifsiz telaşlar kucağındayım. Çaresizlik en son ihtiyacım olan şey ama bazen çok korkuyorum çaresiz kalmaktan.

Hiç yorum yok: